Thursday, 13 June 2019
2-
Büyük anneme benzediğimi söylerler…
Annemle hiç benzemeyiz. Onun küçük kahverengi gözleri ve karakterli
dedikleri (o ne demekse bilmiyorum) öyle bir burnu ve buğday bir teni
vardır. Boyu hemen hemen bir altmış beş ve zayıf bir kadındır. Saçlarının
rengini devamlı değiştirir ve tam alıştık bu renge derken başka bir renkle
karşımıza çıkar. Hayat dolu, oldukça neşeli ve elbette fazla konuşkan… E
tabii ki (fazla konuştuğu için) biraz da sıkıcı… Ama aynı zamanda çok tatlı
bir kadındır.
Bende onun tam tersi bir yapıya sahibim. Fazla konuşmayı sevmeyen,
onun kadar sosyal olmayan ve hatta onun kadar dış görüntüme özen
gösteren biri değilim. Zayıf, iri yeşil gözlerim, beyaz bir tenim ve kalkık bir
burun ile bu ailenin ilk türü olduğumu düşünüyorum. Babam, hiç
görmemiş olduğum büyük anneme benzediğimi söyler ama resimlerde
gördüğüm kadarı ile ben böyle bir benzerlik görmedim.
Not: Ve annemden daha kısayım.
Babam ile erkek kardeşim birbirlerinin kopyası gibidir. Sadece bir tanesi
biraz daha yaşlı. Bir tanesi elbette daha çocuksu. Siyah saçlar, kara kaşlar
ve sert bir yüz ifadesi ve pamuk gibi bir kalp. Orta bir boy ama babamın
bıyıkları ve sakalları var. Ve tabii ki yüzünde kırışıklıklar. Unutmadan! Hafif
esmer bir tene sahipler. Ve ikisi de zayıflar.
Not: Onlardan da kısayım.
Bu boy takıntım senelerdir peşimi bırakmadı ancak bunu kabul etmeyi de
öğrendim. Ne yapabilirim ben kısa boyluyum. Bunun tek avantajı okul
hayatım boyunca ön sırada oturmam oldu herhalde. Başka bir avantajını
göremedim. Boyum sadece bir metre altmış üç santim.
Annemin bana durmadan İstanbul hakkında anlattıklarını dinlememek için
gözlerimi kapattım.
Yol boyunca gözlerim kapalı bir halde kulağımda müzik kulaklığım hareket
etmeden öylece durdum. Uyuduğuma o denli inandılar ki servis için gelen
hostes bile hiçbir şey sormadı ve sessizce anneme sorularını sorduktan
sonra servisini yaptı. Annem sıcak kahvesini yudumlarken bende en
sevdiğim şarkıyı dinledim.
İstanbul'a gelmenin iyi bir fikir olmadığını ve Ankara’ da ki hayatımın
benim için yeterli olduğunu defalarca söyledim. Ama ailemi buna ikna
edemedim. İstanbul'a yaz tatilinde bir iki kez gelmiş ve gezmiştik.
Kalabalığın içime verdiği kasveti hatırlayınca bunu neden kabul ettim.
Bilmiyordum. Neden İstanbul ki…
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment